Yeni Bir Atıf Yılmaz Kitabı

Gazeteci Müjde Arslan’ın (fotoğrafta sağda) Atıf Yılmaz’ın yarım asrı geçen sanat yaşamında yaptığı röportajları derlediği kitabı Rejisör / Atıf Yılmaz, Agora Kitaplığı’ndan çıktı.

Atıf Yılmaz’ın en eski röportajı olan, 1952 yılında Orhan Kemal’in yaptığı röportajla başlayan kitap, 2006 yılında Pınar Tınaz Gürmen’in yaptığı röportajla son buluyor.

Kitapta yer alan ve sinema eleştirmenleriyle, gazeteciler tarafından yapılmış olan bu röportajlarda samimi itiraflarda bulunan Atıf Yılmaz’ın, sanat görüşünü, filmlerini ve yaşadığı döneme ilişkin fikirlerini öğrenmek mümkün.

Müjde Arslan Kimdir?

1981 Mardin doğumlu. Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra yüksek lisans eğitimini Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Bölümü’nde yaptı. 2001 – 2007 yılları arasında Gündem Gazetesi’nde kültür-sanat muhabiri, sinema yazarı ve kültür – sanat editörü olarak çalıştı. Yurtiçi ve dışında çeşitli ödüller alan ilk kısa filmi Son Oyun’dan sonra Nora adında bir kısa film ve İkinci Adres adında bir TV belgeseli çekti. Sinema filmlerinde reji asistanlığı yapan Arslan, Sinemada Ölüm kavramı üzerine akademik çalışmasını sürdürüyor. ‘Rejisör’ Atıf Yılmaz, Arslan’ın ilk kitap çalışması.

Sizler için kitabın yazarı Müjde Arslan (fotoğrafta sağda) ile kitabıyla ve Atıf Yılmaz ile ilgili kısa bir röportaj yaptık.

* Kitabınızın doğuş hikâyesi nedir? Neden Atıf Yılmaz’ı seçtiniz?

Atıf Yılmaz, arşivi en dağınık yönetmenlerden biridir, kimi filmlerini bulmak bile pek olası değildir. Sinemada yüksek lisans öğrencisi olarak Türk sinemasına dair kaynakların yetersizliği, kendi kaynağını oluşturma ve başka çalışmalara yol açmasını sağlama ihtiyacı bu çalışmanın başlamasına yol açtı. Toplam bir buçuk yıllık sürece yayıldı, ancak bu süreçte bile her defasında vazgeçtim çünkü elde çok az röportaj vardı ve röportajların kalitesi günümüze yaklaştıkça düşüyordu. Bu aynı zamanda Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu kültür sanat ortamına da ayna tutuyordu. Bu çalışmanın başkalarıyla paylaşma ihtiyacı Orhan Kemal’in 1952 yılında yapılmış röportajını bulduğumda belirdi, çünkü Atıf Yılmaz sinemaya başladıktan bir yıl sonra yapılmıştı röportaj ve bugün hiç duymadığımız türden cesur, amacı net, gevelemeyen sorular soruyordu.

* Her dönem ses getiren bir yönetmen olan Atıf Yılmaz hakkında yazılan ve yayınlanan çok fazla yazı olsa gerek. Siz bu kitap için derleme yaparken neye göre seçtiniz yazıları?

Filmografisini esas aldık. İlk başta kaynakçalarda belirli kaynakları taramak dışında bir takım kıyıda köşede kalmış röportajları arıyorduk, kimsenin fark etmediği. Röportajlarda sanat görüşünü açıklıyor, filmleri üzerine düşünüyor, yanıtlıyor ya da yeni sorulara sürüklüyor. Ama en önemlisi o dönemki sinema ortamı hakkında, üretim tarzları, düşünce tarzları hakkında bize önemli bilgiler veriyor. Türkiye’deki kültür ortamının 1950’lerden günümüze nasıl değiştiğinin, bir film yapım sürecinin nasıl evrildiğini ortaya koyuyor. Röportajların içeriğinde çok önemli anekdotlar da gizli, bu tabi ilgilisi için, bu çalışmayı devam ettirmek isteyenler için birer ipuçları verecektir.

* Hangi yazarların yazıları var kitabınızda?

Kitapta bir araya getirdiğimiz röportajlar, yarım yüzyılı aşan bu süreç içinde dönemin en önemli sinema yazarları tarafından yapılmış. Bunlar arasında Orhan Kemal’in yanı sıra Engin Ayça, Attila Dorsay, Vecdi Sayar, Hilmi Etikan, Ayça Atikoğlu, Mehmet Erdem, Hızır Tüzel, Erhan Sökmen gibi isimler bulunuyor.

* Atıf Yılmaz’ın sineması hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Atıf Yılmaz çeşitlemeleriyle tanınıyor. Bu yüzden sinemasına belli dönemlere ayırmak gerekir. Yarım asrı geçen sürede, bu kadar çok film çeken bir yönetmenin denemeler yapmaması, başka stiller uygulaması kaçınılmazdı, kaldı ki buna Atıf Yılmaz’ın girişimci yenilikçi ruhunu da katmak gerekir. Atıf Yılmaz’ın sinemasında ilk yıllarından itibaren piyasa filmleriyle, meselesi olan filmler birbirini izler. Gişede başarısız olan her film, olumsuz yeni bir kaç film yapımı demek. Bu sadece Atıf Yılmaz için değil, anılarında bunu dillendiren Lütfi Akad ve diğer yönetmenler için de geçerli. Her ne kadar bugün çok sevdiğimiz filmlerin yönetmeni olarak nitelesek de bu isimleri, yapımcı baskısı ve sansür korkusundan ötürü tüm sanatsal birikimlerini ortaya koyduklarına inanmıyorum. Her yıl film, kesintisiz film çekmelerine rağmen ciddi ekonomik sorunları o yıllarda, bu da onları sinemada istemedikleri başka arayışlara götürmüş. Ucuz melodramların, kokuyu tahlil edip, pazara sunulan filmlerin çoğunluğunun sebebi budur.

* Atıf Yılmaz, hiç sinema kitabı okumadığını söylermiş bu doğru mu gerçekten? Cevabını alma şansınız oldu mu?

Evet, bunu birkaç röportajında söylüyor, önce ti’ye mi aldığını yoksa ciddi mi olduğunu anlamaya çalıştım. Doğrusu ilk başlarda Atıf Yılmaz’a bu sözlerinden dolayı kızıyordum, hayalimi, imgemi parçalıyordu ancak sonradan düşünceleriyle mesai yaptıktan, sinemasının bu kadar içine girdikten sonra başka yüzlerini gördüm Atıf Yılmaz’ın. Evet, teori, kuram okumuyordu ama hayatla yan yana duran başka bir okuma üslûbu vardı onun.

* Atıf Yılmaz’ın kişiliği hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Atıf yılmaz’la birkaç kez yan yana gelme fırsatını da buldum, herkesin bildiği üzere çok samimidir, bu filmlerinde aldığımız hissin çok benzeridir, o filmleri gibidir, filmleri onun gibi. Herkes başka bir Atıf Yılmaz’ı sever, onu tanır, kimisi kadın filmlerini, kimisi kasaba filmlerini, kimi uyarlamalarını sever, onunla ilişki kurar. Benim en çok sevdiğim Atıf Yılmaz filmi Ah Güzel İstanbul’udur, bu filmin yönetmenin ruhuna en yakın duran ve en başarılı filmi olduğunu düşünüyorum. O yıllardan bugüne öyle büyük anlamlar taşır ki, bize günümüz hakkında bugün Türk sinemasının söyleyemediği sözleri söyler, önemli açılımlar sağlar. Meşhur olmak isteyen saf, naif, sevimli bir genç kız (Ayga Algan), henüz ölmeyen değerlerin temsili bir İstanbul beyefendisi Haşmet ve eski bir fotoğraf makinesi…

* Türk sinema tarihinde Atıf Yılmaz nasıl bir yerde?

Atıf Yılmaz, Yeşilçam’ın doğuşunda, Türk sinema tarihinde Lütfi Akad, Metin Erksan gibi birkaç isimle birlikte köşe taşlarından biridir. Üretimi de hesaba kattığında hiç durmadan film çekmiş, yılda 6 film çektiği yılların olduğu filmografisi nasıl bir öneme sahip olduğunu gösterir ancak sadece nicelik olarak değil, en kötü Atıf Yılmaz filmi bile özenlidir ve belirli bir estetik değere sahiptir. Çevre düzenlemesi, çerçeve, kalabalık kadroları yönetişindeki incelik, ekip kurmaktaki ve yetiştirmekteki başarısı onu usta yapan özelliklerindendir. Şu da atlanmamalıdır, Atıf Yılmaz Türkiye sinemasında ekip olarak çalışmasını başarmış, Türkiye’nin en önemli düşünce adamlarıyla yan yana durmuş ve Türkiye sinemasına yön verecek genç sinemacıları yetiştirmiş bir yönetmendir. Sanıyorum bizim gibi genç sinemacıların da ondan öğreneceği çok şey var.

(04 Ocak 2008)

Serpil Boydak

Türkiye’nin İlk Yaratık Filmi “Semum”, 8 Şubat 2008’de Sinemalarda

Geçen sezonun en çok tartışma yaratan filmi D@bbe’nin senarist ve yönetmeni Hasan Karacadağ, şimdi de Semum ile sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. 08 Şubat 2008’de vizyonda olacak Semum, gerçek bir hikâyeden yola çıkılarak senaryolaştırıldı. İzmir’de kendi halinde biri olarak hayatına devam eden Canan Karaca’nın aniden yaşamaya başladığı korkunç saatler, Hasan Karacadağ’ın yeni bir film çekmesi için esin kaynağı oldu.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • 04 Ocak 2008 Haftası

    “Büyük Hazine: Sırlar Kitabı”, şifre çözmeyi ve zekâ oyunlarını sevenleri ipuçlarının peşine takarak teknolojisi yüksek bir maceraya, yeni-cazip oyuncuların katılımıyla çıkarıyor: Örneğin “Kraliçe” Helen Mirren, bir aksiyon oyuncusu olarak hiç de fena değil.

    “Hayatta İki Kez”, otuz-kırk yıl öncesinin Avrupa Sineması’nı bilenleri mıknatıs gibi çekebilecek hikâyesi, iki oyuncusu ve ‘şık bir güldürü’nün inceliklerini taşıyan komiklikleri sayesinde, bu haftanın en iç açıcı filmi olma vasfına erişiyor: Tam 60 yaşında korkusuzca soyunabilen Charlotte Rampling’e gelin de âşık olmayın!

    “Rıza”, sıradan insanların acılarını kusursuz bir öykülemeyle aktaran, minimalist sinemanın dünya çapında değerlendirilebilecek örneklerinden: İlk sinema filmlerinde, Rıza Akın ve Nurcan Eren’den mükemmel performans elde eden yönetmen Tayfun Pirselimoğlu’na bravo!

    “Yargısız İnfaz”, Güney Afrika doğumlu müthiş bir yönetmen olan Gavin Hood’dan, herkes için son derece güvensiz, hoşgörüsüz, acımasız bir hale gelen dünyamızda, büyük güçler ve maşalarının uyguladığı insanlık suçlarına dair keskin bir eleştiri: Devletin, radikal örgütlerin ya da bireylerin, hangisinin uyguladığı olursa olsun, terörün terörü doğurduğuna da çok isabetle dikkat çekiyor!

    “Ölüm Bekçisi”, modern makyaj etkilerinin yaratılmasında önemli role sahip birkaç isimden biri olan Stan Winston ile ekibinin ağırlığını koyduğu ve korkularımızdan beslendiği için bir solukta izlenen fantastik korku: Aşkınız tüm korkularınızı bastırabilecek denli güçlüyse hiç telâş etmeyiniz; ‘Hasatçılar’ sizi alt edemezler!

    (05 Ocak 2008)

    Ali Ulvi Uyanık

    aliuyanik@superonline.com

    Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler,
    21 – 27 Aralık 2007 Haftalık (Weekly),
    29 Aralık 2006 – 27 Aralık 2007 Yıllık (Annual), Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual), Hafta Hafta (Week by Week) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

    İstanbul Lisesi 5. Liselerarası Kısa Film Yarışması

    Türkiye’nin seçkin okullarından olan İstanbul Lisesi, 4 sene önce düzenlemeye başladığı, Türkiye’deki lise öğrencileri arasında düzenlenen tek ulusal kısa film yarışması olma özelliğine sahip olan Liselerarası Kısa Film Yarışması’nı bu sene de tüm Türkiye’ye açık olarak devam ettiriyor. Amacı öğrencilere genç yaştan sinema sevgisi kazandırarak Türk Sinemasının geleceğine katkıda bulunmak olan yarışma, genç yönetmen adaylarına fırsatlar sunuyor. Yarışma için web sitesinden ve 0212 5141570 no.lu telefondan bilgi alınabiliyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • sinema.com Üyeleri 2007 Yılının En İyilerini Belirledi

    sinema.com üyeleri, yerli ve yabancı yapımlar açısından zengin bir yıl olan 2007’nin en iyilerini belirledi. Yaklaşık 5 bin sinema.com üyesinin 15 gün süreyle oy kullandığı sinema.com En İyiler anketinde, Yılın En İyi Yabancı / Yerli filmi, En İyi Animasyon Filmi, En İyi Yabancı / Yerli Kadın ve Erkek Oyuncuları belirlendi. 2007 yılında Türkiye sinemalarında ticari gösterime girmiş filmler arasında yapılan anket sonucunda, Yılın En İyi Yabancı Film Karayip Korsanları: Dünyanın Sonu, En İyi Yerli Film ise Şener Şen’in uzun bir aradan sonra sinema seyircisiyle buluştuğu ve gişede hızlı bir başlangıç yapan Kabadayı seçildi.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü görsele haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    sinema.com Üyeleri 2007 Yılının En İyilerini Belirledi yazısına devam et