15 Şubat 2008 Haftası

“120”, bu ülkenin, üzerinde yaşayan insanlarla varlığını sürdürebilmesi için tereddüt etmeden ölüme giden evlatlarını anmak, anımsatmak, tarihsel bilinci geliştirmek yönünde doğru-gerekli bir film, yüreklere oturan bir toplumsal-bireysel drama ancak sinema olarak yarı yarıya olmuş: Filmin ana olayı ikinci yarıya sıkıştırılarak güdük kalmış/cılızlaşmış, hamaset nutukları fazla kaçmış, kostümler de eskitilmemiş; buna karşın görüntü yönetimi, oyuncular, müzik kalıcı ve etkili!

“Canavar”a giderseniz eğer, uyaralım, saldırıya uğrayan şehirden çıkmanız zor olacak, büyük olasılıkla öleceksiniz: Yanlış okumadınız, siz, bilet alıp içeriye giren siz!

“Kan Dökülecek”, 20. yüzyılın başında, zengin bir petrol kasabasının egemeni, hırslı, alçak, zeki, kazancıyla arasına giren herkesi öldürebilecek çılgınlıkta patron ile dar görüşlü insanları soyut kavramlarla yönlendirip, ateşlendiren genç rahibin temsil ettiği iki insanın, yani, bir kapitalist ile bir din adamı prototipin ‘ruhsal anatomisi’: Tek iktidarın para olduğu bu dünyanın ‘neden böyle olduğu’nu düşünmeniz için bir fırsat ve her anlamda, gerçek bir sinema yapıtı.

“Not: Seni Seviyorum”, birinin kaybı sonrası diğerinin o olmadan da kendini keşif yolculuğuna çıkabileceğini cazip oyuncularla anlatan, tam bir 14 Şubat hikâyesi: Âşık evli çiftlerin el ele seyredebilecekleri ‘iyi hisset!’ filmi de denebilir.

“Örtülü Gerçek”, ‘kirli’ Irak işgalinde ABD askerlerinin işlediği bir tecavüz ve cinayet olayından yola çıkarak kurgulanan bir görsel belge; üzerinde ‘gereken düzeltmeler’ yapılmayan gerçekleri, yani, insan olana acı veren gerçekleri dikkate sunan bir sorumlu sinema örneği: Şaşıracak, dehşete kapılacak, üzülecek, ‘savaş baronları’nı lânetleyeceksiniz!

“Sweeney Todd: Fleet Sokağının Şeytan Berberi”, 19. yüzyılın ortalarındaki kasvetli Londra’da intikamın soğuk ve yoğun kırmızısını tatmak isteyenler için, trajedi ile ‘kara mizahı’ birleştiren müzikal: Ama unutmayın, intikamla ruhu doyurmanın bedeli her zaman vardır!

“Şeytan Duymadan Önce”, açgözlülüğün yok ediciliğine ama daha önemlisi, metropol insanlarının ‘şefkat açlığı’na dair bir acı öykü: Yüksek binaların üst katlarındaki bir dairede damarınızdan yapılan uyuşturucu ile ‘kaybolduğunuz’ saatleri yaşıyor musunuz sizde?

“Taze Gelin Şaşkın Damat”, erkek ve kadının, tanıştıktan sonra, bazen aylar, bazen de yıllar süren evlilik kararı alma/evlenme sürecini birkaç güne sıkıştırıyor; aileler, arkadaşlar ve etraftakilerin bilinen ‘yapay-iyi hallerini’ de tersine çevirerek keyif veren bir mizah sunuyor: İtiraz etmeyiniz, her alışılmış yöntemi izleyerek evlenen mutlu mu oldu yani?

(13 Şubat 2008)

Ali Ulvi Uyanık

aliuyanik@superonline.com