Başkalarının Hayatı İçin

Beni Asla Bırakma (Never Let Me Go)
Yönetmen: Mark Romanek
Roman: Kazuo Ishiguro
Senaryo: Alex Garland
Müzik: Rachel Portman
Görüntü: Adam Kimmel
Oyuncular: Carey Mulligan (Kathy H), Andrew Garfield (Tommy), Keira Knightley (Ruth), Izzy Meikle-Small (Genç Kathy H), Charlie Rowe (Genç Tommy), Ella Purnell (Genç Ruth), Charlotte Rampling (Emily), Sally Hawkins (Lucy),
Yapım: Fox Searchlight-Film4 (2010)

Japon yazar Kazuo Ishiguro’nun, insanı zihinsel anlamda zorlayan ve sorgulatan “Beni Asla Bırakma”sı, Amerikalı yönetmen Mark Romanek tarafından sinemaya başarılı bir sinema diliyle uyarlanmış.

Bu film sizleri, hayal edemediğiniz yerlere götürüyor. Hiç düşünmediğiniz, hep insani olarak sıcak baktığınız organ bağışı bu roman/filmdeki gibi olsaydı, rahatlar mıydınız, yoksa dehşete mi kapılırdınız? “Never Let Me Go – Beni Asla Bırakma” filmi, İngiliz yurttaşlığına geçmiş 1954 doğumlu Japon yazar Kazuo Ishiguro’nun aynı adlı romanından uyarlanmış. Roman, ülkemizde 2007’de YKY’den çıktı ve beşinci basımına ulaştı. Kazuo, ülkemizde birçok kitabı yayınlanmış bir yazar. Kazuo’nun kelimeleri ve betimlemeleri de çok güçlü. Romanı sinemaya uyarlayan, ünlü şarkıcılara çektiği kliplerle tanınan 1959 Şikago doğumlu yönetmen Mark Romenek, yazarın betimleme gücünden epey yardım almış. Dışarıdan bakınca normal yatılı okul gibi görünen Hailsham’da çocuklar klonlanmış gibi. Filmdeki bağışçı olacak insanlar sanki tarlada yetiştirilmiş mısırlar gibi. Toprağı iyi sürülmüş, gübrelenmiş, sulanmış mısır tarlası gibi Hailsham adındaki bu yatılı okul. Bu romana/filme bilimkurgu diyebilir miyiz? Bu romanı/filmi fütüristik olarak görüyoruz. Gerçekleşme ihtimali var. Filmin senaryosu, 1970 Londra doğumlu yazar Alex Garland’a ait. Yazarın, “Kumsal” ve “Dördüncü Boyut” romanları Epsilon’dan çıkmıştı. Yazar, Danny Boyle’un 2002 yapımı “28 Days Later – 28 Gün Sonra” ve 2007 yapımı “Sunshine – Gün Işığı” bilimkurgu filmlerinin de senaryolarını yazmıştı.

Kafkaesk dünya gibi…

İngiltere’nin güneydoğusundaki Doğu Sussex’teki Hailsham Yatılı Okulu’nda öğretmenler yok, gözetmenler var. Ama önce, hikâyeyi anlatacak bakıcı Kathy H’nın hayatının sevgilisi genç Tommy’ye son bakışını gördükten sonra Hailsham’da neler olduğunu yavaş yavaş keşfediyorsunuz. Kathy H, Tommy’ye bakarken seyirciye iç sesiyle geçmişten şimdiye kadar olan şeyleri anlatıyor iç burucu bir sesle. Film, 1978 yılına gidiyor. Yatılı okulda çocuklar, neden orada olduklarını bilmeden kalıyorlar. Kafkaesk dünyanın bu okuluna yeni gelen gözetmen Lucy, çocuklara neden burada bulunduklarını anlatıyor ve ardından istifa ediyor. Çocuklar iyi besleniyor ve sağlıklarına dikkat ediliyor. Çocuklar, okulun müdiresi Emily’nin talimatlarının dışına çıkamıyorlar. Okulun dışına da. Çocukların yazdığı şiirler ve yaptıkları resimler “galeri” denilen bir yerde saklanıyor. Çocuklar dış dünyayı da bilmiyor. Tek alışverişleri, biriktirdikleri markalarla okula gelmiş eşyaları almak. Kathy H, kırılgan Tommy’ye ilgi duyuyor. Tommy’ye Ruth da ilgi gösteriyor. Dişiliğini kullanan Ruth, Tommy’yi etkiliyor, ama en önemli armağanı Kathy H’ya veriyor Tommy. Biriktirdiği markalarla, içinde Jane Monheit’in “Never Let Me Go” şarkısının olduğu kaseti Kathy H’ya armağan ediyor. Jane Monheit’in söylediği “Never Let Me Go” şarkısı, Kathy H’nın kısacık hayatının ve aşkının şarkısı oluyor. Bu şarkı, Jane Monheit’in 2000 yılında yayımlanan “Never Never Land” adlı ilk caz albümünde yer almıştı. Film, 1985 yılına gidiyor. Çocuklar birer genç olmuşlar ve yeni yerleri de “Kulübeler” denilen çiftliğe benzer bir yer. Burada komünal bir hayat yaşıyorlar ve bağışçılık zamanlarını bekliyorlar. Tommy, Ruth’la aşk yaşasa da kalbi Kathy H’dan tarafta atıyor. Kathy H, bu aşk karşısında mağlup olduğunu düşünerek, bakıcılık için başvuruyor. Bakıcılar, organ bağışı sırası gelenlere refakatçilik yapıyorlar. Sonra film, 1994 yılına gidiyor ve dram daha da çoğalıyor. Kathy H’nın, finalde sonsuz tarlayı hüzünle seyredişi insanın yüreğini sızlatıyor. Romanda da öyle.

Renklerin ve müziğin büyüsü…

Daha çok Bennett Miller’ın 2005 yapımı “Capote” filminden hatırlanan New Yorklu kameraman Adam Kimmel’in çarpıcı ve sakin sinemaskop görüntüleri, öncelikle yatılı okul bölümlerinde etkileyici. Aslında bu görüntüler en başından beri seyircileri etkiliyor. Yatılı okulun içinde mekânlar biraz daha karanlık yansıyor ve gölgeler daha fark ediliyor. “Kulübeler” bölümünde renk kontrastları daha bir öne çıkıyor. Son sahnede renkler biraz daha pastel tonlarda yansıyor perdeye. Fonda duyulan müzikler de etkileyici. İngiliz besteci Rachel Portman’ın bu müzikleri insanın ruhunda dolaşıyor. Müzisyen, yönetmenin filminde çello, keman ve piyano tınılarına ağırlık vermiş. Portman, Akademi tarihinde, Douglas McGrath’ın Jane Austen’ın romanından uyarladığı 1996 yapımı “Emma” filmiyle 1997’de “En İyi Özgün Müzik” dalında Oscar kazanan ilk kadın besteci de olmuştu. Filmin bütün genç oyuncuları, performanslarıyla övgüyü hak ediyorlar. Kathy H’yı canlandıran, 1985 Londra doğumlu Carey Mulligan son keşiflerden. Onun perdeyi kuşatan ışığı insanı etkiliyor. Önemli yönetmenleri de etkiliyor tabii ki. Bu güzel oyuncuyu, Lone Schefrig’in 2009 yapımı “An Education – Aşk Dersi” filminde Jenny karakteriyle hatırlayabilirsiniz. Bu film ilk defa 30. Uluslararası Film Festivali’nde seyirciyle buluşmuştu.

(30 Nisan 2011)

Ali Erden

sinerden@hotmail.com