Hoşgeldin Scorsese

Casino’dan sonra, gecikmiş Oscar’ına ulaştığı performansı da dahil olmak üzere heyecanını yitirmişe benzeyen Martin Scorsese, yeni bir başyapıtla kapımızı çaldı. Oliver Stone’un “sert” borsa betimlemesinden farklı olarak, daha “renkli” anlar vaat eden Para Avcısı, yönetmeni sinemanın yaşayan en büyük efsanelerinden biri haline getiren temalara dönüş anlamı da taşıyor.

Sokaklar, Kızgın Boğa, Sıkı Dostlar ve Casino gibi filmlerin izinden giden; çizginin dışına çıkmaya hevesli, hırslı kahramanların yükseliş ve doğal bir sonuç olarak çöküş serüvenlerine odaklanan Para Avcısı, bünyesinde öncülleri gibi kara film dokusunu barındırıyor; ama “suç unsuru”nun niteliğindeki farktan dolayı, filmde yapımda biçimsel değişimler meydana geliyor, olgunun yapısına ve döneme paralel biçimde, yapıma daha aydınlık bir atmosfer egemen oluyor. Ayrıca Para Avcısı’nın gelişme bölümü, -bilinçli bir tercihten kaynaklı olarak- referans filmlerin aksine daha geniş bir alana yayılıyor.

Özellikle mafya merkezli filmlere damgasını vuran “sert adamların dünyası”, yerini genç yüzyılın parlak beyinlerine ve yaşam biçimlerine terkederken, mizahi yaklaşımı daha üst perdede seyreden bir filmle karşı karşıya olduğumuzu anımsatalım. Scorsese, filmin başlangıcında ana karakteri aracılığıyla seyirciyi çok da iyi bilmediği öngörüsü taşıyan bir dünyayla tanıştırıyor. Bu yerinde yaklaşım, aslolanın para evrenindeki işleyiş değil, yeni çağın değerlerini kuşanarak bir çırpıda yükselen yıldızların kişiliklerindeki yansımalar olduğuna işaret ediyor. Bu durum da Para Avcısı ile önceki yapımlar arasındaki akrabalığı güçlendiriyor. Derin analizlere soyunan ve kapitalizmi bildik yöntemlerle eleştiren bir film değil karşımızdaki; tıpkı diğer yapıtlardaki somut derdin mafyayı veya spor dünyasını sorgulamak olmaması gibi.

Malum sona giden yolun hayli uzun olması ve yükselişin yozlaşmayla kol kola yürüdüğü anların sonu gelmeyecekmiş gibi durması, Scorsese’nin yeni sürprizleri olarak nitelendirilebilir. İzleyiciyi rahatsız etmeyi hedefleyen ve filmin ritmini bozma pahasına bunu başaran yönetmen, gücün yol açtığı durumları aktarma bakımından mutlak bir başarıya imza atıyor. Bu bağlamda; feodal bağların (baba-oğul ilişkileri) paranın sıcak yüzü karşısında eriyip gitmesini, epik filmlerden ödünç alınmış gibi duran “gaza getirici” ajitasyonun, bu dünyanın ipliğini pazara çıkarırcasına sahte bir gerçeklik olarak karşımızda belirmesini ve iktidar ile şehvet arasındaki ilişkiyi filmin en güçlü yanları olarak değerlendirmek gerek.

DiCaprio’nun bir başka Scorsese filmiyle, yine en olgun performanslarından birini sergilediği “Para Avcısı”nda Jonah Hill’e de ayrı bir parantez açmak lâzım. Perdede göründüğü ilk andan itibaren seyirciye enerjisini geçirmeyi başaran Hill, önceki filmi Buraya Kadar’da kendisini “Amerikan ailesinin sevgilisi” olarak tanımlıyordu. Mitolojiyi tersyüz etme adına yeni bir adım olan filmde, sınıf atlama yarışının yozlaşmaya meyilli hakiki orta sınıfını başarıyla temsil ediyor oyuncu.

Scorsese cephesinde yeni birşey olmadığına kanıt oluşturan durum ise bir kez daha kadınları içine alıyor. Sert olmamakla birlikte, erkek egemen bir topluluğun kadınları, yine “bağımlı” karakterler olarak “iyi gün dostu” olmanın tüm gereklerini yerine getiriyorlar.

Müthiş bir ön hazırlık evresinden geçtiğini belli eden, kaynak olarak aldığı biyografik eserdeki aksiyon duygusunu kat be kat aşan Para Avcısı’nın başarısında, yönetmenin yeni çağın eğilimlerini ve yeni bireyini çok iyi etüt etmesinin yattığını söylemeliyiz. Artık çok fazla vakti kalmadığını ve bu yüzden, sonraki dönemde de çok iyi projelerde yer almak istediğini vurguluyor Scorsese. Çok da iyi yapıyor!

Kolay yoldan para kazanmanın ve herşeyin aslında ne kadar basit olduğunun filmi olan ve bu basitliğin yarattığı boşluğu doldurmaya çalışan yüzeysel karakterlerin galerisine dönüşen “Para Avcısı”, son tahlilde genel izleyici için hazmı kolay olmayan anlar barındırsa da, nasıl bir dönemden geçtiğimizi sergilemesi bakımından tarihi bir film.

Doğrusu Scorsese’yi çok özlemiştik!

(13 Şubat 2014)

Tuncer Çetinkaya
ModernZamanlar Sinema Dergisi Editörü