Nihan Boyar Yazıyor: Yalnızlık Döngüsü

Aydın, emekli bir oyuncudur; aktörlüğü bıraktıktan sonra Orta Anadolu’da kendi halinde küçük bir otelde çalışarak günlerini geçirir. Kendisine her anlamda uzak ve soğuk olan genç karısı Nihal ve boşanmış olan kız kardeşi Necla ile yaşamaktadır. Kışın bastırması ve kar yağışının artması bu küçük taşrada en çok Aydın’ın sinirlerine dokunur ve onu uzaklara gitmeye teşvik eder. Nuri Bilge Ceylan, “Kış Uykusu”nda “emek” … Devamı… »

Katran Sinema Filminin Oyuncuları Basının Karşısına Çıktı

Ersen Denk’in yönettiği ve başrollerini Wilma Elles, Yağmur Tanrısevsin ve Ayşen Batıgün’ün paylaştığı Katran (The Tragedy) adlı sinema filminin basın toplantısı İstanbul Bebek’te Biber Bar’da gerçekleşti. Filmde Wilma Elles, Olivia karakterini canlandırırken, Yağmur Tanrısevsin, Jennifer karakterini, Ayşen Batıgün de Sarah’yı oynadı. Galası 09 Şubat’ta Özdilekpark AVM’de gerçekleşecek olan Katran sinema filmi 13 Şubat 2015’de izleyiciyle buluşacak.

20. Türkiye / Almanya Film Festivali Programı Geliyor

Türkiye / Almanya Film Festival’i bu yıl 13 Mart Cuma akşamı perdelerini 20. kez açarken, Türkiye ve Almanya sinemalarından inciler sunarak ışık saçmaya devam edecek. Festival 40’dan fazla uzun ve kısa filmlerle, 50’den fazla davetli konuk sanatçıyla 20. yılını kutlayacak. Festivalin en eski bölümlerinden Kısa Film Yarışması’na davet edilen filmler kesinleşti. Tiyatro ve sinema sanatçısımız Sema Poyraz’ın başkanlığı altında toplanacak olan kısa film jürisi 11 film arasından yılın en iyilerini seçecek.

Kars’tan Berlin’e Kar Korsanları

Faruk Hacıhafızoğlu’nun Kar Korsanları filminden aralarında Karslı küçük oyuncular Taha Tegin Özdemir, Yakup Özgür Kurtal ve Ömer Uluç’un da bulunduğu kalabalık bir ekip, yönetmenle birlikte Berlin’de olacak. Berlin Film Festivali’nin ardından pek çok festivalde gösterilecek T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı destekli filmin Türkiye galası Kars’ta gerçekleştirilecek. Kar Korsanları, Kars’la bağını koparmayan yönetmenin ilk filmi.

Işığın Peşinden / Aynanın İçinden: Amerikan Deneysel Sinemasından Seçkiler

Işığın Peşinden / Aynanın İçinden: Amerikan Deneysel Sinemasından Seçkiler gösterimi 07 Şubat Cumartesi günü saat 19:00’da Kadıköy’de Köşe adlı mekânda gerçekleştiriliyor. 1966 ile 2012 yılları arasında yapılmış olan filmlerden oluşan seçki, kişisel ve radikal sinema pratiğini ortaya koyan işleri topluyor. Programdaki filmler dünyadaki pek çok müze, festival ve bienal bünyesinde gösterilmiş olmasına rağmen, Işığın Peşinden / Aynanın İçinden etkinliği bu filmlerin Türkiye prömiyeri olarak düzenleniyor. Tamamı 16 mm olarak sunulan gösterim, Amerikan deneysel sinemasının bazı temel niteliklerini sergileyen bir serüven olarak hazırlandı.

Işığın Peşinden / Aynanın İçinden: Amerikan Deneysel Sinemasından Seçkiler yazısına devam et

Hayaller Oscar, Gerçekler Portakal…

87. Oscar ödüllerine sayılı günler kala bahisler kızıştı. Filmlerin büyük bir çoğunluğunu izleme fırsatı buldum. Her şeyden önce söylemeyelim ki, geçtiğimiz yılın kısırlığını düşünecek olursak, bu yıl iyi filmler izleyeceğimiz bir yıl olacak gibi görünüyor. Darısı yerli sinemamızın başına… Neyse, o başlı başına tartışılması gereken bir konu. Biz dönelim Oscar heyecanına.

Bir kere herkesin ölüp bittiği, İngiliz bahis tahtalarının zirvesinde yer alan, Büyük Budapeşte Oteli beni çılgına çevirmedi. Zaten bu filmin bir ortası yok sanırım. Ya seviyor, ya terk ediyoruz. Ben terk edenlerdenim.

En iyi film Oscar’ı çoğu zaman gerçekten en iyi olması gereken filme zaten verilmiyor. O yüzden ne desek boş. Tıpkı bizim festivallerimize olduğu gibi orada da kulisler, siyasi dinamikler sözüm ona en iyiyi belirliyor. O yüzden çok da ciddiye almaya gerek yok. İşin eğlencesinin tadını çıkaralım.

Bir de diğer adaylara geçmeden, geçtiğimiz sene Yerçekimi filmine En İyi Film dahil pek çok dalda adaylığa layık gören akademi, bana göre Yerçekimi’nden çok daha başarılı bir yapım olan Yıldızlararası’nı en iyiler arasına sokamadı. İlginçtir. Soundtrack ve birkaç teknik dal ile avutma yoluna gitti.

Ve bir hayal kırıklığı daha… Yönetimi, senaryosu ve oyunculuklarıyla adeta bir sinema ve hayat dersi veren; Foxcatcher’in En İyi Film adayları içinde yer alamaması ne yaman bir çelişkidir… Üstelik yönetmeni ve oyuncuları adayken… Büyük şansızlık…

Tabii iyi şeyler de olmuyor değil, Çocukluk ve Whiplash’in En İyi Film dalında aday gösterilmesi bile heyecan verici. Bir kere, Çocukluk’un 12 yılda çekilmiş olması gibi çılgın bir durumunun söz konusu olması elbette onun Oscar’a aday olması için yeterli bir sebep değil. Anne babası erken yaşta ayrılan, sancılı bir büyüme geçiren bir çocuğun büyüme hikâyesini anlatan Çocukluk, aynı zamanda sıradan bir Amerikan gencinin de ülkede sosyolojik, ekonomik, hatta siyasi gelişmeler sonucu yaşadıklarını gözler önünde serdiği için bir o kadar politik bir film aslında. Bir filmin siyasi mesaj vermesi için ille de eline top, tüfek, silah alması gerekmiyor… Çocukluk’un da Oscar’a aday olmasındaki sırlarının bu alt metinde yattığını düşünüyorum.

Bence Oscar’ın asıl sürprizi kesinlikle Whiplash… Her ne kadar bizim eleştirmenlerimiz tarafından pek de sevilmese de, sadece bir film olarak değerlendirildiğinde, sınırları zorlayan ve çok ikna edici bir film olduğunu düşünüyorum. İzleyeli günler olmasına rağmen hâlâ aklımın bir köşesinde, etkisi sürüyor. Tabii heykelciğe ulaşması çok küçük bir ihtimal… Ama En İyi Film ödülünün Büyük Budapeşte Oteli’ne gidecek olması ihtimalini düşündükçe mideme kramplar giriyor.

Diğer yandan Özgürlük Yürüyüşü ve Keskin Nişancı da tam Amerika’nın bayıldığı hikâyeler. Ama bana göre asıl kapışma The Imitation Game ve Her Şeyin Teorisi arasında olmalı. Çünkü her iki film de klasik Oscar matematiğine çok uygun. En İyi Filmi hangisi almalı diye düşündüğümde, geç kalan bir özür ile kutsanmaya çalışılan Alan Turing’in, vatanına karşı tüm fedakârlıklarına rağmen fareler gibi deneye ve sonrasında ölüme terk edilmesi yeterli bir sebep gibi görünüyor. Diğer yandan Her Şeyin Teorisi de, çok güçlü bir başka aday. Ama ödülü En İyi Filmde değil de, erkek oyuncu da kucaklama ihtimali daha yüksek.

Erkek oyuncudan bahsetmişken, bu daldaki adaylar gerçekten çok güçlü. Ama sanki kapışma daha çok Steve Carell ve Michael Keaton arasında olacakmış gibi geliyor. Keaton’ın heykelciğe daha yakın olduğunu düşünüyorum ama Eddie Redmayne en çok hak eden kişi…

Kadın oyuncularda ise çok sağlam oyunculuğu ile güzelliğini ikinci plana atan Marion Cotillard’ın yıldızı hepsinden daha parlak benim için. Ama Oscar’ın matematiğine uymuyor ne yazık ki o yüzden, sanki bu yıl Julianne Moore’un bu özlemini dindirecek gibi geliyor akademi. Ama bana kalırsa, kariyerinde çok farklı bir rolle, ters köşe yapan Reesee Witherspoon da es geçilmemeli. Yaban’daki performansı, tek başına filmi alıp götürmesi, çok çok iyiydi. Bu hafta ülkemizde vizyona da girdi. Mutlaka görülmeli. Mümkünse tek başına, bir koltukta karanlığa gömülüp şöyle bir hayatımızı gözden geçirmek için. Adeta terapi…

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncuda Robert Duvall, Yargıç ile oyunculuk dersi veriyor adeta. J. K. Simmons ise Whiplash’de olağanüstüydü. Ama gönlüm Foxcatcher’deki rolü ile adeta bütünleşen, gözümü bile kırpmadan izlediğim Mark Ruffalo’dan yana.

Zenginin malı, züğürdün çenesini yorarmış diye boşuna dememişler, biz de her sene dış kapının dış mandalı bile olamadığımız bu şaşalı yarışmanın heyecanına kapılıp gidiyoruz böyle işte. Ama işte sinema bu yüzden evrensel… Bize ne kadar uzak dahi olsa, bu hikâyeler, oyuncular, yönetmenler bir şekilde bizim kalplerimize dokumayı başarabiliyor ve bizde onlarla birlikte bu heyecanın bir parçası oluveriyoruz. Umarım günün birinde filmlerimizle de bu şölenin bir parçası oluruz. Şimdilik hayaller Oscar, gerçekler Portakal.

(08 Şubat 2015)

Gizem Ertürk

2015 Yılı Cesar Ödülleri’ne Aday Filmler myfrenchfilmfestival.com’da

Ücretsiz online sinema festivali myfrenchfilmfestival.com bu yılın Cesar ödüllerine aday gösterilen filmlerden bazılarını 16 Şubat’a kadar Türkçe altyazılı ve ücretsiz seyretme fırsatı tanıyor. Thomas Lilti’nin yönettiği Hipokrat aralarında En İyi Film, En İyi Yönetmen ödüllerinin de yer aldığı 7 dalda Cesar’a aday oldu. Filmin oyuncusu Kirill Emelyanov da Gelecek Vaad eden En İyi Aktör ödülüne aday. Clement Trehin-Lalanne’ın Aissa ile Hakim Zouhani ve Carine May’in Paris’te Bir Gün filmleri En İyi Kısa Film kategorisinde aday oldular. Vincent Patar ve Stephane Aubier’nin Ah Şu Noelin Bize Ettiği kısa filmi ise En İyi Canlandırma Film adayları arasına girdi.

Süngerbob Karepantolon

Paul Tibbitt’nin yönettiği ve Antonio Banderas, Frankie Muniz, Clancy Brown ile Tom Kenny’nin seslendirdiği animasyon kurmaca film Süngerbob Karepantolon (Spongebob: Sponge Out of Water), 06 Şubat 2015’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
Dünyanın en sevilen, su altında yaşayan omurgasızı olan Süngerbob Karepantolon, hayatının macerasını yaşamak için kıyıya çıkıyor. Bikini kasabasında hayat, Süngerbob, Patrick Yıldız, Squidward Dokunaç, Sandy ve Bay Eugene H. Yengeç için çok güzel geçmektedir. Yengeç Burger’in çok gizli tarifi çalınınca Süngerbob ile Sheldon J. Plankton güçlerini birleştirir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Süngerbob Karepantolon yazısına devam et