Çöl Şeytanları

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Mesela, Telly Savalas, Peter Fonda ve Christopher Lee’nin başrollerini paylaştığı “The Diamond Mercenaries” Türkiye’de “Çöl Şeytanları” adıyla gösterilmiştir. Buraya kadar olanı sinemaseverlerin kutsal bilgi kaynağı IMDb’den öğrenebilirsiniz ama bu filmi ülkeye Mahmut Saraçer’in Sunar Film’inin getirdiğini gençler bilemez. Bazı gençler, biz 65+’lara öyle davranıyorlar ki, neredeyse geri dönüşümde bile kullanılamazmışız gibi bir tavır gösteriyorlar. Oysa bizler bazen hatırlayamasak da geçmişin hafızası sayılırız. (04 Haziran 2021)

İtiraf ederim, bilmiyordum. Ünlü şairimiz Özdemir Asaf, 1955 yılı yapımı, Orhan Erçin’in yönettiği “Uçan Daireler İstanbul’da” adlı Birsel Film yapımı filmde oyuncu olarak beyazperdeye de gelmiş. (09 Nisan 2021)

“Uçan Daireler İstanbul’da” adlı Orhan Erçin’in yönettiği, 1955 yılı Birsel Film yapımı filmin bir başka ilginçliği de filmde ünlü Amerikalı yıldız Marilyn Monroe’nin yerli versiyonu Mirella Monro adlı bir oyuncunun oynaması. Yerli filmlerimizde saklı ne cevherler var, öğren öğren bitmiyor. (09 Nisan 2021)

Diyorlar ki, şuradan 37.000, buradan 24.000, öteden 18.500, beriden 28.000 TL, 4 yerden, 5 yerden maaş alıyorlar. Külliyen yalan. Benim 3.500 TL emekli maaşıma bakarsak, ya benimki maaş değil, ya onlarınki maaş değil. Benimkini ölçü alırsak, değil 4 – 5 yerden, adamlar 20 – 30 yerden maaş alıyorlar. Yalansa, yalan de. (10 Nisan 2021)

Yine, bir vesileyle seyrettiğim Eski Türkiye’nin 1955 yılı yapımı “Uçan Daireler İstanbul’da” adlı filminden bahsedeyim. Filmin 37 – 38. dakikasında masada oturan bayanlardan birisi “Geçti Bor’un pazarı sür merkebi Niğde’ye” diye konuşuyor. Senaristin zarafeti, çok bilinen bu anonim sözü, filmde eşek yerine merkep kelimesini kullanarak söyletmiş. Filmin tam burasında, nedense birkaç gün önce Yeni Türkiye’nin meclisinde konuşan bir bayan milletvekilinin “Bağırta bağırta Akdeniz Belediyesi’ni aldık, kanırta kanırta da Büyükşehri de alacağız.” sözünü hatırladım. Bu kısa hatırlatmayı sık sık Eski Türkiye’yi küçümseyenlere ithaf ederim. (11 Nisan 2021)

“Full dolu” değil sayın Profesör, “Full” veya “Dolu” veya “Dolu dolu”. / “Ekşi Sözlük”ten atfen: Benzer anlatım bozukluğu için şu güzel örnek verilebilir: “Bab-ı âlî büyük kapıdan duhûl edip girerken tesadüfen rastladım bir atlı süvariye.” (13 Nisan 2021)

Bak Münir abi, şöyle yapabiliriz: Marketten 1 kilo peynir alıp Tekel Bayiine gideriz, peyniri 4 bira ile takas ederiz. Hemen “Ama kapalı” deyip atlama. Tekelci abi kapısını açmayacak, takası camdan veya aspiratör deliğinden gerçekleştireceğiz. Böylece bir-iki gün içinde Tekel Bayileri de Mini Markete dönüşür. Açıldıktan sonra da takas ettiğimiz peyniri, zeytini, vs.yi para verip geri alırız, onlar da çifte kazanç sağlamış olur. Nasıl ama? (30 Nisan 2021)

Meraklıları bilir, yerli sinema filmlerimizin negatifleri çok eski zamanlarda Haliç kenarındaki belediye depolarında muhafaza edilirmiş. Çıkan büyük bir yangında depolarla birlikte sinema tarihimizin birçok filmi de yanmış, yok olmuş. İşte bu filmlere genelde “Haliç yangınının kayıp filmleri” denir. Sinemalarda gösterilmek için çekilen, önce “Azizler”, peşinden “9 Kere Leyla”nın pandeminin de etkisiyle Netflix’te gösterime girmeleri üzerine, sinema tarihimizde “Netflix yangının kayıp filmleri” başlıklı bir bölüm açtım. Bugün itibariyle bu yangına “Gelincik” filmi de kurban gitti. Filmcilerimiz artık iyiden iyiye bir yol ayrımına geldiler. Artık filmlerinin çekimlerine başlarken “Filmimizi şu platformda, bu platformda göstereceğiz” diye belirtsinler ki, biz sinema müptelaları da boşuna sinemalarda gösterileceği beklentisine girip sükût-u hayale uğramayalım. (07 Mayıs 2021)

Sinema salonunda gösterilmeyen filmlere, film demeye dilim varmıyor. Ne bileyim “TV Filmi” denildiği gibi “Platform Filmi”, “Ekran Filmi”, “Küçükperde Filmi” (“Büyükperde” alternatifi) gibi isimlendirmek lazım gibi geliyor. (10 Mayıs 2021)

Bazıları yerli sinemamızı küçümsese de, o, ufak ve mizahi dokundurmalarla bugünlerin geleceğinin sinyallerini yılların ötesinden hatırlatmış. Birkaç hafta önce örnek olarak, bugünlerde hepimizin cebimizden ayırmadığı klasik ve milli dezenfektanımızı çağrıştıran, Çağlar Çorumlu’nun oynadığı “Kolonya Cumhuriyeti” filmini hatırlatmıştım. Malûm günümüzde dezenfektanla yatıp yine onunla kalkıyoruz. Elleri arkaya bağlayarak dolaşmaya araştırma yapıp, cepte dezenfaktanla dolaşıma ses çıkarılmayan zamanlardan geçiyoruz. Rahmetli Levent Kırca da “Mavi Muammer” filmiyle bugünlerin geleceğini hissetmiş sanki. “Adam kazandı” kısa ve öz cümlesini siyasi hayatımıza kazandıran Muharrem İnce’nin partisini kurduğu haberini aldığımda ve logosundaki mavi renk hakimiyetini gördüğümde, bir sinemasever olarak Levent Kırca’yı ve filmini hatırladım. Parti logosunun çakma olduğuna kısmen inanıyorum. Çünkü birileri, yabancı şirket adıyla benzer bir logo yapıp, “Aha bu logodan apartmışlar” deyebilirler. (18 Mayıs 2021)

Önümüzdeki seçimlerde ilk kez oy verecek kuşak şu sıralar çok gözde ve ona Z Kuşağı deniyor. Bu duruma göre, yine şu sıralar en gözde ve kısıtlamaların önde gelen mahkûmları 65+’lara A Kuşağı dersek, biz 70+’lar, yani “Yaş 70, iş bitmiş”ler Kuşaksızlar mı oluyoruz? (18 Mayıs 2021)

(07 Ağustos 2021)

Sadi Çilingir

sadicilingir@sadibey.com