Oyuncu Mustafa Alabora, “Sesler Yüzler Mekânlar”da

Özel insanları özel mekânlarda ekrana getiren Sesler Yüzler Mekânlar’ın bu haftaki konuğu, her açıdan sanatçı duyarlılığına sahip bir oyuncu, yıllarını tiyatroya adamış, televizyon ve sinemada da başarılı işlere imza atmış bir sanatçı: Mustafa Alabora. Alabora, Cihangir’deki evinde gerçekleştirilen sohbette; sanatçı bir ailede büyümenin verdiği kolaylık ve zorlukları, oğlu Memet Ali Alabora ile olan arkadaş ilişkisini, sanat yaşamını, resim yapmaya başlayışını, 40 yıllık dostları Savaş Dinçel ve Müjdat Gezen’i Gülay Özdem’e anlatıyor. Yönetmenliğini Ediz Gülten’in, yapımcılığını Serap Bayol’un yaptığı Sesler Yüzler Mekânlar, 21 Mayıs Çarşamba 21:15’te 24’te.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Oyuncu Mustafa Alabora, “Sesler Yüzler Mekânlar”da yazısına devam et
  • Hayatım Sinema

    21 Mayıs Çarşamba saat 22:30’da CNNTürk’te yayınlanacak Hayatım Sinema bu hafta Cannes’da. Muammer Brav’ın, Cannes’ın yarışmalı bölümünde yer alan Üç Maymun filminin yaratıcılarıyla yaptığı özel röportajları ekrana geliyor. Filmin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan, yapımcısı Zeynep Özbatur ve filmin başrol oyuncuları Yavuz Bingöl, Hatice Aslan, Ahmet Rıfat Sungar ve Ercan Kesal, Brav’ın filmle ilgili sorularını yanıtlıyorlar. Cannes’da dünya prömiyeri yapılan Indiana Jones: Kristal Kafatası Krallığı’nın tanıtımı bu haftaki Hayatım Sinema’nın diğer konusu.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Hayatım Sinema yazısına devam et
  • Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler,
    09 – 15 Mayıs 2008 Haftalık (Weekly),
    04 Ocak – 15 Mayıs 2008 Yıllık (Annual), Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual), Hafta Hafta (Week by Week) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

    Yitik (mi?) Belgeseller

    Bugün 25.05.2008. Cannes sonuçları biraz önce açıklandı, Nuri Bilge Ceylan “En İyi Yönetmen” ödülünü aldı, Üç Maymun filmi ile. Kutlarım. Şimdi sıra filmi görmeye geldi. Ama bu konuyu yazmayacağım. Aklıma takılan başka bir konu var.

    Sinemamız yıllarca film üretti, yüzlerce oyuncu, yönetmen geldi geçti, kimi uzun yıllar, kimi kısa süre, hatta bir tek filmlik çalışmalar yaptı. Film çabuk eskiyen bir üründür. Bu sinemanın çok hızlı değişen teknolojisi ile ilgili olduğu kadar, kültürel bir olgudur da. Filmler eskidikçe oyuncular onlardan ayrılır, zaman içinde ya kaybolurlar ya da starlaşırlar. Eski günlerde üretilen film sayısı giderek artarken, starlar filmlerinden başka, gazetelerde kaybolup giden haberleri veya dergi koleksiyonlarında raflarda tozlanan haber ve fotoğrafları ile başka bir alemde yaşarlar. Zaman değişiklikler getirirken, sinemanın video diye bir üvey kardeşi oldu, formatının farklılığı ve etkisiyle kısa süre popüler olmasından sonra miadını doldurdu. Sinema, normal formatı 35 mm. yanında daha dar boyutları ile de ustalarının elinde oluşturduğu ürünleri ile “sinema” olmanın yanında aynı zamanda bir belgeliktir aynı zamanda.

    Yeşilçam sinema tarihimizdeki devrini bitirdi ama, o günlerin starları ve starlarının destekleri, starları star yapan yönetmenlerinin içinde hâlâ çalışanlar, çalışmasalar da yaşamlarını sürdürenler var. Sinemanın yeni seyircileri bunları tanımayabilir. Bunlar için eski filmlerin televizyonlarda -ne kadar izleniyor bilemiyorum- biraz erken veya geç saatlerde gösterilmesi ne derece etken olur, bu kesin cevabı olmayan bir soru. Hele biraz erken dönemde çalışmış olanların filmlerinin bu şansı da olmayınca, hiç ümit kalmamaktadır. Geçenlerde sinemamızın ilk jönlerinde Bülent Ufuk vefat etti. Bırakın yeni seyirci tarafından tanınmasını, magazin ağırlıklı basında haber bile olamadı.

    Bu tip unutuluşlara mani olacak bir yöntem, son yıllarda sinema alanında çalışan kimi kurum ve kişilerce çözüme kavuşturulmuş gibi. Nasıl mı? Eski günlerimizin kimi sinema emekçileri adına hazırlanmış belgeseller yapılmaya başladı. Sinemamızın kimi oyuncuları –bunların star olması gerekmez, (ne anlama geldiğini hâlâ bilemiyorum ama) karakter oyuncuları, hatta oyuncu dışındaki branşlardanda olabilir– üzerine, tekrar edelim, kurum veya kişilerce filmler (belgeseller) yapılıyor. Bunlar bazı kurumlardan finans sağlanarak yapılabiliyor, bu finans sağlanmış olmasına rağmen zaman zaman tamamlanamadığı da oluyor. Filmlerin bitirilenleri, tamamlananları var, fakat bunların sinemalarda gösterilme olanağı –nedendir bilinmez– mümkün değil. Ancak bir kısım festivallerde gösterim olanağı bulsa da çoğu bu olanağı da bulamıyor. Bittikten sonra –eğer bir kurumca yaptırıldıysalar– teslim edildikleri kurumlarda durup duruyorlar! Halbuki bunların sinemalarda -filmlerden önce– veya televizyonlarda -izlenebilir saatlerde- gösterilmesi gerekmez mi, diye düşünüyorum. Bir çok filmin çekim sürecini, hatta bitirildiğini, bir çok projenin çeşitli kurumlardan finans sağladığını, daha çok projeler için ise kurumlardan onay veya finansman beklendiğini ben biliyorum. Bırakın hepsini, bitirilebilenler nerelerdeler?

    (25 Mayıs 2008)

    Orhan Ünser

    Ulusal Sinema Platformu, Eğitim Programı Devam Ediyor

    Ulusal Sinema Platformu’nun düzenlediği mesleki eğitim programı, 24 Mayıs 2008 Cumartesi günü Reklam Verenin Gözüyle Sinema Reklâmlarının Verimliliği (Müslüm Güler) ve Türkiye’de Sinema Seyircisi Profili (Koray Kemal Özduygu) konularının işlenmesiyle Film Yönetmenleri Derneği Lokalinde devam ediyor. Program hakkında geniş bilgi için Film Yönetmenleri Derneği’ne müracaat edilebiliyor. (Erdoğan Kar, İcra Kurulu Sekreteri, Tel: 0212 293 90 01/2H, GSM: 0532 5446490)

  • Sabah Programı
  • Öğleden Sonra Programı
  • Bizans

    Pangea Day kapsamında Doğu Roma’nın, Bizans İmparatorluğu’nun hikâyesinin anlatıldığı Bizans adlı belgesel Pangea Vakfı, Pera Müzesi ve Cervantes Enstitüsü’nün katkılarıyla 21 Mayıs Çarşamba günü 19:30’da gösteriliyor.
    Dördüncü yüzyılın başında Roma İmparatorluğu’nun parçalanmasının ardından Doğu Roma, Hristiyanlığı kabûl eder ve başkentini İstanbul’a taşır. Bizans, Helenistik mirasın üzerinde gelişip refah düzeyini artırmakla kalmaz, Mısır ve Pers medeniyetlerinin geleneklerini de bünyesine alarak birçok kültüre kaynaklık edecek bir dünya yaratır.

  • Görseller
  • Pangea Day hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • .jpg formatlı basın bültenine haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Bizans yazısına devam et
  • Kısa Film Son Balo: Vals ve Zeybek’in Bursa Galası Yapıldı

    Biray Dalkıran’ın yönettiği kısa film Son Balo: Vals ve Zeybek’in Bursa galası yapıldı. Filmin çekildiği tarihi Belediye binasında yapılan kokteyl sonrasında Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin, Biray Dalkıran, Bursa milletvekili Mehmet Ocaktan ve Sümer Ezgü’nün de katıldığı gala gösterimi Tayyare Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

    Kısa Film Son Balo: Vals ve Zeybek’in Bursa Galası Yapıldı yazısına devam et

    Dünyayla Aynı Gün “Sex and the City”

    Sarah Jessica Parker, Kim Cattrall, Kristin Davis, Cynthia Nixon’un rol aldığı efsanevi dizi Sex and the City’nin sekiz yıl süren çalışmaların ardından çekilen filmi 30 Mayıs 2008’de dünya sinemalarıyla aynı gün Türkiye’de de vizyona giriyor. Film ekonomik bağımsızlığını elde etmiş otuzlu yaşlardaki dört kadının hikâyesini anlatıyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yetimhane

    Juan Antonio Bayona’nın yönettiği ve Belen Rueda, Fernando Cayo, Roger Princep ile Geraldine Chaplin’in oynadığı Yetimhane (El Orfanato – The Orphanage), 30 Mayıs 2008’de Pinema Film dağıtımıyla D Productions tarafından vizyona çıkarıldı.
    Laura, çocukluğunun en mutlu günlerini deniz kenarındaki bir yetimhanede geçirmiştir. 30 yıl sonra, Laura, kocası Carlos ve 7 yaşındaki oğlu Simon’la çok güzel yıllar geçirdiği yetimhaneye geri dönmüştür. Hayali, uzun süredir kapalı olan yetimhaneyi restore ettikten sonra engelli ve hasta çocuklar için bir yaşam alanı haline getirmektir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ali Ulvi Uyanık Yazıyor
  • Cinebonus Astoria Sinemaları “O… Çocukları”nın Galası ile Açıldı

    Sinema işletmeciliğinde sektörün büyük oyuncusu Mars Entertainment Grup tarafından en son teknoloji kullanılarak dizayn edilen Cinebonus Astoria, kapılarını O… Çocukları filminin galasıyla açtı. Farklı senaryosu ve güçlü oyuncu kadrosuyla unutulmayacak filmler arasına girmeye aday O… Çocukları, ilk kez Cinebonus Astoria’da görücüye çıktı. Farklı ve özel dizayna sahip 880 kişi oturma kapasiteli ve özel localı toplam 10 sinema salonundan oluşan Cinebonus Astoria’da filmi izlemek, ayrı bir keyif olacak.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Cinebonus Astoria Sinemaları “O… Çocukları”nın Galası ile Açıldı yazısına devam et
  • 23 Mayıs 2008 Haftası

    “Indiana Jones ve Kristal Kafatası Krallığı”, tüm serinin en komiği fakat ‘kayıp kenti bulma ve sırrını keşfetme’ amaçlı serüveni itibariyle de ‘en tanıdık’ geleni: İflâh olmaz hayranlarını bilemeyiz ama bizim için bir kez izlemenin yeterli olduğu bu eğlencenin bazı sahneleri, görsel etkileri kullanma açısından bilgisayar animasyonları denli ‘uçuyor’!

    “Boleyn Kızı”, Kral VIII. Henry’nin nüfuz alanına girmek için onun ‘genç kadınlara düşkünlük’ ve ‘erkek çocuk sahibi olma’ zaaflarından yararlanan Boleyn Ailesi’nin iki kızı aracılığıyla Avrupa tarihinin dönüm sürecine -bu çerçevede- tanık ederken seyirciyi, mükemmel akışı içinde çok net vurguluyor ki, güçlü biriyle oyun “kaplanla yatağa girmeye” benzer: Bu filmden sonra Cate Blanchett’li iki “Elizabeth”i izlerseniz, alacağınız zevk katlanır; bir de “A Man for All Seasons”ı (1966) eklerseniz tam bir ziyafet olur!

    (23 Mayıs 2008)

    Ali Ulvi Uyanık

    aliuyanik@superonline.com

    Zorladığımız Sınırlar…

    Geçtiğimiz hafta tesadüfen üst üste izlediğim iki film, sınırlar ve sınıflar üzerine düşünmeme neden oldu.

    La Zona’da zenginleri yoksullardan ayıran duvardı sınırı belirleyen. Duvar, üzerinde hep düşündüğüm bir kavram olmuştur nedense. Birbiriyle çelişen iki anlam içerdiğinden belki. Bir yanıyla korur, güven verir, ana rahmi sıcaklığı hissettirir. Oysa diğer yanıyla hapseder, boğar, sıkıştırır. İşte bunlar aklımdan geçtiğinde, duvara karşı ne hissedeceğimi bilemem. Meksikalı genç yönetmen Rodrigo Plá’nın ilk uzun metrajlı filmi Yasak Bölge’de de, duvar, her iki anlamıyla dikiliyor insanın karşısına. O duvarın ardında kurdukları sahte cennette, yaratılmış bir güvenlik duygusu içinde yaşayan şehrin zenginleri var. Duvar, onları koruyor. Oysa, aynı duvar, dışındaki yıkık dökük, harap mahallelerde yaşayan yoksul insanları karanlık dünyaları içine hapsederek, umutsuzluğa itiyor. Duvar, filmdeki maddi sınırı belirliyor. Elle tutulan, gözle görülen bir sınır bu. Oysa Yasak Bölge’de bir de kişisel yargıların sınırları sorgulanıyor. Gözle görülmeyen, elle tutulamayan ama duvarın iç tarafında yaşayanların kaybetmekten çok korktukları ayrıcalıkları korumak için yapabileceklerinin sınırsızlığı aslında bu noktada söz konusu olan. Şehirden, toplumun geri kalanından soyutlanmış bir grup insan, kendi adalet sistemini yaratabilir mi? Kendi gruplarına ait olmayan bir insandan nefret edebilir, onu, sırf güvenlik duvarını aştı, sahte cennetin kapılarını zorladı diye yargısızca infaz edebilir mi? Sınırlarımız nerede başlıyor ve nerede bitiyor?

    Sınırları sorgulatan ikinci film, Sınır(da) da, yönetmeni Xavier Gens’in ilk uzun metrajlı filmi. Burada da, sınır kavramı farklı boyutlarıyla çıkıyor karşımıza. Öncelikle filme adını veren maddi sınır var. İki ülkeyi coğrafi olarak birbirinden ayıran sınır bu. Ardından, karşımıza insanın insana edebileceklerinin sınırı çıkıyor ki, işin bu kısmı gerçekten izleyenin dayanma sınırlarını zorluyor. Filmi izlemeye karar verdiyseniz, kendinizi işkence sahnelerine ve bolca kana hazırlamanızda fayda var. Filmin başkahramanın hamile olması ise, beş aylık hamile olan bendenizde başka bir sınır sorgulaması başlattı. Düşünüyorum da, kimsenin kimsenin kişisel sınırına saygı göstermediği, ülkelerin coğrafi sınırlarını genişletmek adına binlerce cana mal olan kanlı savaşların sürüp gittiği, harita üzerindeki farklı noktalardaki milyonlarca insanın açlık sınırına geldiği, kuraklık sınırına dayanmış bir dünyaya çocuk getirmek, acaba bir parça aklın sınırlarını zorlamak mı?

    (23 Mayıs 2008)

    Gülay Oktar Ural

    Kısa Film Son Balo: Vals ve Zeybek’in Bursa Galası Yarın Akşam Yapılıyor

    Biray Dalkıran’ın yönettiği ve Ö. Lütfü Mete’nin senaryosunu yazdığı kısa film Son Balo: Vals ve Zeybek’in Bursa galası yarın akşam yapılıyor. Danışmanlığını İlknur Güntürkün Kalıpçı ve Sepron firmasının yaptığı filmde Ata’nın manevi kızı Ülkü Adatepe ve araştırmacı Ercan Çitlioğlu’da rol aldı. Hasan Ekşi’nin başkanlığında 81 ilin temsilcilerinin bulunduğu Türkiye Sivil Toplum Platformu’nun yapımını üstlendiği projenin yapımcılığını Arif Ekşi üstlendi. Bursa Büyük Şehir Belediyesi ana sponsor oldu.

    Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu